Başbakan Yıldırım: Kudüs'e sahip çıkmak geçmişe sahip çıkmaktır

Başbakan Yıldırım, "Kudüs'e sahip çıkmak, geçmişe ve kimliğimize sahip çıkmaktır. Kudüs demek, miraç demektir. Kudüs demek, ilk kıble demektir." dedi.

İSTANBUL - Kudüs Platformu ve Sürecin Problemleri Sempozyumu'nun gala yemeğinde konuşan Başbakan Binali Yıldırım, Filistin İle Uluslararası Dayanışma Günü nedeniyle kardeş Filistin halkının zulüm, işgal ve yıkıma karşı göstermekte olduğu onurlu direnişe desteği Türk milleti adına bir kez daha ifade etmek istediğini söyledi.

Yıldırım, Kudüs'e sahip çıkmanın geçmişe ve kimliğe sahip çıkmak anlamına geldiğini kaydederek, Kudüs demenin "miraç" ve "ilk kıble" demek olduğunu  vurguladı.

Hz. Muhammed'in Mescid-i Aksa'dan Allah katına Kudüs'ten çıktığını hatırlatan Yıldırım,  "Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesi, mescitlerin üçüncüsüdür. Müslüman Türk halkı için Kudüs bir hoşgörü, barış ve kardeşlik şehridir. Sultan Süleyman Han döneminde Osmanlının inşa ettirdiği Yafa Kapısı denen Halilürrahman denen sur kapısının giriş kitabesinde ne yazar bilir misiniz? Önce Kelime-i Tehvid sonra üç semavi din için de taşıdığı öneme binaen İbrahimhalilullah ifadesidir. Bu ulvi anlayış bugün de aynen geçerli olan bakış açımızı yansıtmaktadır. Bölgede süre gelen işgalci, hoşgörüsüz ve yıkım politikalarıyla Kudüs'ün binlerce yıllık Müslüman, Hristiyan Filistin tarihini silme çabalarına şahit olmaktayız. Yapılan kazılar, kutsal mekanları günden güne tehdit etmektedir. Kudüs'te kadim medeniyetlere kültürlere ait evlerin yıkıldığını, istimlak edildiğini, bir bir yok edildiğini görüyoruz." diye konuştu.

Yıldırım, Doğu Kudüs'ü Yahudi yerleşimiyle tamamen çevreleyip, Filistin topraklarıyla bağını kesme projesinin adım adım sürdüğünü vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Kudüs içine ve çevresine yerleştirilen kontrol noktaları Müslüman ve Hristiyan toplulukların hareket serbestisini oldukça kısıtlamakta, camilere ve kiliselere erişimi engellemektedir. Amaç bellidir. Bölgenin gerçek sahibi olan kadim medeniyetleri İslam, Hristiyan inancını yıldırmak; bu şekilde şehrin tarihi yapısını ve dokusunu kökünden değiştirmek. Kudüs'ü İsrail ve Yahudiliğin başkenti haline dönüştürmek. Tabiatıyla bu politikalara Türkiye olarak müsamaha göstermemiz söz konusu olamaz. Kudüs'teki İslam mührünün muhafazası açısından şehirdeki tarihi ve kültürel mirasımızın korunmasına çok önem veriyoruz. Bu konuda kendimizi sorumlu hissediyor, tarihin bize verdiği bir sorumluluk olduğunu düşünüyoruz. Harem-i Şerif'teki Ermeni kilisesindeki tarihi Türk çinilerinin restorasyonundan, Kubbet-üs Sahra'nın altın yaldızlı aleminin yenilenmesine, Peygamber Efendimizin sahabelerinin biri bölümünün ebedi istirahatgahı olan Yusufiye Mezarlığı'nın çevre düzenlemesine kadar her sahada Kudüs için çabalarımız devam ediyor."

"Filistinlilerin birlik ve beraberlik içinde olmaları hayati önem taşıyor"

Başbakan Yıldırım, bin yıllar boyunca farklı din, dil, etnik kökenden insanların barış içinde birlikte yaşadığı Kudüs şehrinin bugün bambaşka bir tehlike ve tablo ile karşı karşıya kaldığını belirterek, "Bu olumsuz tablo değişmeden ne Ortadoğu'da ne de ötesinde gerçek anlamda huzur ve barıştan bahsetmek mümkün değildir." dedi.

Sorunların barışçıl yöntemlerle ve diyalog yoluyla karşılıklı anlayış çerçevesinde çözebilmenin tek yolunun hakkaniyet ve hukuka saygı olduğunu aktaran Yıldırım, Filistin halkının uluslararası hukuktan kaynaklanan en temel haklarının her gün tekrar tekrar çiğnenmesine mutlaka dur denilmesi gerektiğini söyledi.

Yıldırım, bu görevin de Filistin halkına sürekli sabır telkin eden uluslararası topluma düştüğünü belirterek, bölgede huzurun ve barışın tek yolunun başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen Filistin devletinin vücut bulması olduğunu ifade etti.

Filistin devletini halihazırda 137 ülkenin tanıdığını dile getiren Yıldırım, diğer ülkelerin de tanıması için Türkiye olarak gayretlerini artırarak devam ettirdiklerini, Filistinlilerin bu süreçte birlik ve beraberlik içinde olmalarının hayati önem taşıdığını kaydetti.

Başbakan Yıldırım, bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulması başta olmak üzere meşru talep ve beklentilerin güçlü şekilde dile getirilebilmesi için Filistin'de birlik ve beraberliğin bir zorunluluk olduğunu vurgulayarak, Filistinli kardeşlerin arasında uzlaşının sağlanma çabalarını sonuna kadar desteklediklerini anlattı.

"İslam alemini rencide edecek her hareketin karşısında duracağız"

Türkiye'nin Kudüs konusundaki tarihi sorumluluğuna her zaman sahip çıkmaya devam edeceğine değinen Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Taşıdığı önem ışığında 19. yüzyılın ortalarında idari bakımdan doğrudan Babıali'ye bağlanan Kudüs-ü Şerif, Osmanlı için her üç semavi dinin mensuplarının da huzur içerisinde ibadetlerini yerine getirmelerinin daima gözetildiği kutsal bir mekan olmuştur. Buna da Pax Ottomana denir. Türkiye'nin Orta Doğu'da barış, istikrar ve refah görmekten başka hiçbir amacı, hiçbir gayesi yoktur. Filistin davası ve Harem-i Şerif'in muhafazası konusundaki hassasiyetimiz, İslam İş Birliği Teşkilatı dönem başkanlığımızda da öncelikli konuların başında gelmektedir. İsrail'de bu günlerde camilerde okunan ezanın hoparlörlerle okunmasının engellenmesini ön gören yasa tasarısına ilişkin gelişmeleri de yakından izliyoruz. Din ve inanç özgürlüğüne aykırı böyle bir uygulamanın dayatılması asla kabul edilemez. İslam alemini rencide edecek her hareketin karşısında kararlılıkla birlikte duracağız."

Yıldırım, Türkiye'de 15 Temmuz'da meydana gelen hain darbe girişimi karşısında Filistinli ve İslam ülkelerindeki kardeşlerinin verdiği desteğin takdire şayan olduğunu belirterek, "Bunun için bütün kardeşlerimize bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz. Harem-i Şerif'te, Gazze'de, tüm Filistin sathında sokaklara dökülen kardeşlerimizin dayanışma mesajları, milletimize güç vermiştir. Dünyanın her köşesinden gönlü bizimle olan kardeşlerimizin o günkü desteğine, bugün sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkür ediyorum." ifadelerine yer verdi. 

Başbakan Yıldırım, onurlu davasında mücadele veren Filistin halkının ümidini hiçbir hal ve şartta yitirmemesinin önemli olduğunu vurgulayarak, "Filistin'in hakkı olan hürriyeti de, bağımsızlığı da, müstakil bir devleti de mutlaka elde edeceğine hiçbir şüphemiz yoktur. Kudüs'ün en kısa zamanda bütün kesimlerin haklarını güvence altına aldığı bir dünya şehri haline gelmesini temenni ediyorum." şeklinde konuştu.

 

(AA)


30 Kasım 2016
1530 İzlenim


Yorumlar

Üye Ol



Giriş Yap