Başbakan Davutoğlu'nun İran'a gerçekleştirdiği ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve yeni bir döneme girilmesinin yanında özellikle bölgenin, "bölge dışı aktörler" tarafından şekillendirilmesinin engellenmesi konusunda önemli bir adım teşkil ediyor.
ANKARA - Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun İran'a gerçekleştirdiği ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve yeni bir döneme girilmesinin yanında özellikle bölgenin, "bölge dışı aktörler" tarafından şekillendirilmesinin engellenmesi konusunda önemli bir adım teşkil ediyor.
Davutoğlu'nun geçen cumartesi günü İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri ile gerçekleştirdiği görüşmeler, siyaset, ekonomi ve özellikle Suriye'nin toprak bütünlüğü konusundaki mutabakatları Türkiye-İran ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olmasının yanında bölge dışı aktörlere de mesaj niteliği taşıyor.
Öte yandan Başbakan Davutoğlu ile 160 Türk iş adamının da İran'da temaslarda bulunması, ambargonun kalkmasının ardından son yıllarda 22 milyar dolardan 9 milyar dolara gerileyen ticaret hacminin 2-3 yıl içinde 30 milyar dolara çıkarılması yönündeki iradenin de güçlü bir adımı olarak ön plana çıktı.
İran ile ilişkilerin artarak devam etmesi, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, iş adamı ve sivil toplum düzeyinde yapılacak karşılıklı ziyaretlerle geliştirilecek siyasi ve ekonomik ilişkiler, uluslararası güçlerin bölgedeki planlarına karşı da ortak bir direniş oluşturacak.
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye ve İran'ın iki önemli kritik bölgesel ülke olduğunu, aralarındaki siyasi uyuşmazlıklar ne olursa olsun son 400 yıldır kendi aralarındaki barışı koruyabildiklerini söyledi.
Bunun önemli bir tecrübe olduğunu, ülkede rejimler değişmesine rağmen stratejik anlamda bir çatışma yaşanmadığına değinen Akgün, "Özellikle Suriye konusunda yaşanan gerilim ve görüş ayrılıkları dolayısıyla ilk defa bu kadar ciddi bir şekilde kırılma yaşanıyor. Bundan dolayı da son 1 yılda neredeyse iki ülke arasındaki siyasi temaslarda ciddi bir kesiklik olmuştu. Şimdi yeni bir durum var" ifadesini kullandı.
Nükleer anlaşmanın ardından İran'ın dünya ile ilişkilerini yeniden normalleştirecek bir sürece girdiğini vurgulayan Akgün, anlaşmaların ardından herkesin İran'ın geleceğiyle ilgili pay kapma yarışında olduğunu dile getirdi.
"Türkiye ve İran'ın ortak bir direnişi olması lazım"
Akgün, Türkiye'ye en yakın coğrafi ülke olarak özellikle ekonomi alanındaki imkan ve fırsatların değerlendirilmesi gerektiğine işaret ederek, şöyle devam etti:
"Suriye konusunda müzakere masasının kurulduğu bir dönemden geçiyoruz. Rusya'nın Suriye'ye gelmesi sonrası 2015'ten itibaren Suriye'de süreci yönetme anlamında İran'dan çok Rusya'nın etkisi var. Coğrafyanın iki bölgesel ülkesi olarak Türkiye ve İran işbirliği yaparsa Ortadoğu'nun yeniden dizaynı sürecinde çok etkili olabilirler, olmalıdırlar. Coğrafya sadece Suriye, Lübnan, Irak'tan Yemen'e kadar uzanan bölgede harita değişikliklerinden bahsediliyor. Uluslararası güçlerin bu planlarına karşı Türkiye ve İran'ın ortak bir direnişi olması lazım. Özellikle ekonomik alanda ortak, sanki tek bir ekonomi gibi hareket edilmesi konusunda mutabakatlar var. Suriye'nin geleceğine ilişkin olarak toprak bütünlüğünün korunmasına vurgu yapıldı. Bu çok önemliydi.
Suriye'deki DAEŞ ve ortak tehdit olarak görülen PKK ve eli silahlı Kürt gruplara karşı ortak ittifakın oluşturulması ve sorunların çözümünde ortak inisiyatiflerin geliştirilmesi reel politikte sağlam bir zemindir. Önümüzdeki dönemde bölgenin dışarısından yapılacak müdahalelere karşı anlayış birliğinin geliştirilmesi ve dışarıya, dosta düşmana karşı bunun aşılanması, dışarıdan müdahale etmek isteyenlere karşı caydırıcı olacaktır. Aksi halde istikrarsızlık devam ederse buradan öncelikle biz zarar görürüz."
Akgün, coğrafyayı bir çatışma alanı görmek yerine ortak dayanışma ve ortak bir refah alanı konusunda işbirliği yapmak gerektiğini aktardı.
Suriye konusunda İran'ın izlediği dış politikanın yaratmış olduğu güvensizliğin had safhada olduğunu anlatan Akgün, "Bunların aşılması lazım. Bunun için daha üst düzey ziyaretler şart. Cumhurbaşkanı Ruhani'nin nisan ayında yapacağı ziyaretle bunların pekiştirilmesi gerekir. Sayın Başbakan'ın ziyareti bir başlangıçtı buzların kırılması anlamında ancak güven artırıcı söylem, eylem ve politikalara ihtiyaç var" dedi.
Akgün, İran'ı monolitik bir bütün olarak görmemek gerektiğini, İran'daki esas gücü elinde bulunduran kesimler, başta Ayetullah Hamaney, devrim muhafızları ile Kum ve Tahran'daki dini liderlerle de görüşülmesini istedi.
"İran ve Türkiye federatif bir Suriye istemiyor"
SDE Başkan Yardımcısı ve Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Şahin ise İran ziyaretinin, sonuçları itibarıyla önemli olduğunu, bölgedeki son gelişmelere bakınca ziyaretin öneminin daha da arttığının görüldüğünü belirtti.
Ziyaretin ikili ilişkilerin yanında bölgesel sorunlarla ilgili kısmının daha önemli olduğuna dikkati çeken Şahin, Suriye'nin geleceğinin nasıl olacağı noktasında iki ülkenin de kafasında aynı şeyin olduğunun gözüktüğünü ifade etti.
Şahin, Suriye ile ilgili ABD ve bazı ülkelerden B planı açıklaması geldiğini belirterek, "ABD'nin Suriye konusunda B planı açıklamasına karşı İran ile Türkiye'nin Suriye'nin bütünlüğünün korunması noktasında bir anlayışı olduğu gözüküyor. B planı ile federatif bir Suriye kastediliyordu. İran ve Türkiye federatif bir Suriye istemediklerini bu ziyaretle ortaya koymuş oldular" dedi.
İran ile Suriye'de ateşkesin devamı noktasında bir anlayış birlikteliğinin olduğunu vurgulayan Şahin, şunları kaydetti:
"Ortadoğu, Suriye üzerinden iyice içinden çıkılmaz bir sürece doğru gitti. Kutuplaşmalar arttı. Tabii ki Türkiye ve İran da bundan dolayı maliyet ödüyor. Bu konuda bir anlayış var. Daha da önemli olanı Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmesi durumunda Rusya ile ABD'nin ön plana çıkması bölge ülkelerini rahatsız etti. Hem Türkiye hem İran, yanı başı şekillenirken devre dışı kalmak rahatsız ettiği için buna müsaade etmeyeceklerini açıkladı. 'Bölge dışı güçlerin bölgeyi şekillendirmesine karşı bir duruş sergileyeceğiz' açıklaması var. Bu çok önemli. Ziyaret bölgesel sonuçlar doğuracak bir ziyaret olmuştur. Önümüzdeki süreçte bölgedeki istikrarın sağlanması noktasında bölgenin yeniden şekillenmesi noktasında yürütülen projeleri engellemek için sonuçlar doğurabilir. Çok önemli ve hayırlı bir ziyaret."
Kaynak:AA