Dünya Radyo Günü

Eski AA Genel Müdürü Bengi: "Gerçekten 'kara gün dostu' olan radyoya, olağanüstü dönemlerde ve felaketlerde daha çok ihtiyaç oluyor"

AÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Akarcalı: "Şu anda da kriz bölgelerinde ülkelerin uluslararası politikaları, radyo yayınlarıyla ve medyayla desteklendiği oranda devam eder"

ANKARA - Eski Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürü Dr. Hilmi Bengi, "Gerçekten 'kara gün dostu' olan radyoya, olağanüstü dönemlerde ve felaketlerde daha çok ihtiyaç oluyor" dedi.

UNESCO Türkiye Milli Komisyonu'nca, "13 Şubat Dünya Radyo Günü" dolayısıyla, iletişim fakülteleri, Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM) ve Anadolu Ajansı iş birliğinde, Ankara Üniversitesi Rektörlüğünde "Olağanüstü Hal ve Felaket Durumlarında Radyo" konulu panel düzenlendi.

Panel, AA tarafından hazırlanan ve Türkiye'nin değişik kentlerinde yaşayan Suriyeli sığınmacı çocukların hikayelerini anlattıkları ses kaydının dinletilmesiyle başladı.

Panelde bir konuşma yapan ve TOBB Üniversitesi Rektör Danışmanı da olan Bengi, AA'nın Türk radyoculuğuna katkısı hakkında da bilgi verdi.

AA'nın Türkiye'deki ilk radyoculuk faaliyetlerine büyük emeği olduğunu dile getiren Hilmi Bengi, Türkiye'de ilk radyo yayıncılığının 6 Mayıs 1927'de İstanbul Radyosu ile başladığını anımsattı.

  1. Dünya Savaşı sırasında haber ve propaganda boyutu önemsendiği için radyoların yönetiminin 1940'ta Basın Yayın Genel Müdürlüğüne devrildiğini hatırlatan Bengi, "Bu dönemde haberler AA tarafından hazırlanıyor, Basın Yayın Genel Müdürlüğünce yönetilen radyo ile aktarılıyordu. Haber ile ajans özdeleşmesi bir anlamda orada oluyor. 'AA tarafından bildirilen haberleri veriyoruz' anonsuyla başlarken, bu zamanla artık 'ajansı dinleyelim' şekline dönüşüyor" diye konuştu.

Özel radyoların artmasıyla AA'nın 27 Eylül 1993'te "Anadolu Radyo" ismiyle bir radyo kanalı kurma deneyiminin de olduğunu hatırlatan Hilmi Bengi, "Gerçekten 'kara gün dostu' olan radyoya olağanüstü dönemlerde ve felaketlerde daha çok ihtiyaç artıyor" ifadesini kullandı.

"En az silahlı kuvvetler kadar aktif rol oynayacağını gördük"

Ankara Üniversitesi (AÜ) İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezer Akarcalı ise dönüşüm içerisinde olan radyonun hiç bir zaman ölmeyeceğini savundu.

Radyonun işlevinin özellikle 2. Dünya Savaşı'nın öncesi ve sonrasında çok farklı bir aşamaya geldiğini dile getiren Akarcalı, "Çünkü bu dönem sadece savaşın değil, krizlerin, göçlerin, cinayetlerin, yok oluşların toplamıdır. Ülkeler 2. Dünya Savaşı'nda radyoyla tanışınca, ilk kez bir siyasal gerilim ortamında radyonun en az silahlı kuvvetler kadar aktif, savaş kadar etkili rol oynayacağını gördü" şeklinde konuştu.

Ülkelerin radyo yayıncılığıyla tanışması ve radyonun kriz, savaş ortamlarında üstlendikleri işlevler konusunda da bilgi veren Sezer Akarcalı, "Küba, füze krizinde Radyo Havana Küba ile Voice of America arasındaki radyolar savaşı ve bunun kodlu mesajları kriz bölgesinin çok etkili bir şekilde nasıl yönlendirildiğini gösterdi" dedi.

Akarcalı, "Şu anda da kriz bölgelerinde ülkelerin uluslararası politikaları, radyo yayınlarıyla ve medyayla desteklendiği oranda devam eder" görüşünü dile getirdi.

Panele, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Serhan Ada, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdülrezak Altun, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

 

Kaynak:AA


13 Şubat 2016
1875 İzlenim


Yorumlar

Üye Ol



Giriş Yap